15 Ocak 2012 Pazar

Begonvil Çiçeği ve Bir Adam

Bodrum, begonvil çiçeklerinin sardığı huzur kalesi.

Nasıl bir çiçektir begonvil? İlk gördüğümde aşık oldum. Her gördüğümde huzur buluyorum. Hiç görmeseydim hep onu arayacaktım. Fakat bulduğum gibi özlem duydum. Yine uzak kaldım. Ne zaman sevsem ya uzakta oluyor sevdiğim, ya da uzağa gidiyorum sevdiğimden. Özlem sevgimi pekiştiriyor. Daha bir fazla seviyorum uzak kalınca. İnsan, insan harici bir şeyi sevdi mi insanı daha fazla seviyor. Hayata daha fazla kök salıyor. Daha sıkı bağlanıyorsun toprağa. Dünyanın senin etrafında döndüğünü düşünürken sen dönmeye başlıyorsun dünyanın etrafında. Başın dönüyor. Çünkü aşk, çarpıyor insanı...


Yürüyorum begonvili düşünüp.Sağ tarafta, duvarda asılı tahtalar.Üzerinde boyalar, kabartmalar. O anı, o dükkanı, o kadını, boyalarla tahtalara hayat katan o adamı unutamıyorum.Adamı hiç görmedim ama tanıyorum onu.Birini tanımak için onu görmek mi lazım?Onunla konuşmak mı lazım? Birini tanımak için onunla ne kadar vakit geçirmek lazım? Bilmiyorum. Benim o adamı tanımam için bunların hiçbiri gerekmedi.Beyaz duvarda asılı, denizden ayrılma vakti gelmiş bir kayığın yamuk, çatlak bir parçası. Bana yetti onu tanımam için. O denizden aldığını tekrar denizle buluşturandı.Boyalarıyla, kabartmalarıyla.O çatlak, yamuk tahtanın üzerinde artık yeniden deniz vardı.Ve denizin üzerinde de yalnız bir kayık...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder